Seyahatnâme’de Yer Alan Mahalli Morfolojik Unsurlar Üzerine

Yazının tamamı için tıklayınız.

Evliyâ Çelebi Seyahatnâmesi döneminin kültürü, tarihi, mimarisi, sosyolojik yapısı vb. hakkında bilgi veren bir eser olduğu gibi Seyyah’ın ince üslubu sayesinde döneminin dil kullanımı konusunda da önemli bilgileri günümüze aktaran bir eser konumundadır.

Evliyâ Çelebi, gerek dolaştığı yerlerde yaşayan halkların konuşma şekilleri ile ilgili doğrudan bilgi vererek gerekse de sokak satıcısından esnafına kadar meslek erbabının ağzını yansıtarak dönemin konuşma diline dair leksik ve morfolojik izleri eserinde incelikleriyle göstermiştir. Seyyahın döneminde yaşayan çeşitli grupların konuşma dillerini aktarması dönemin konuşma dilinin ne durumda olduğunu göstermesi bakımından önem arz etmektedir. Seyahatnâme’de görülen bu tür mahallî unsurlar, dönemde yaşamış olan tarihi ağızların da tanıklanmasına olanak tanımaktadır.

Bu çalışmada Evliyâ Çelebi tarafından döneminin konuşma özelliği olarak gösterilen ve mahallî özellikler arz eden morfolojik yapılar ele alınmış, bu yapılar üzerinden dönemin konuşma dili ile birlikte Evliyâ Çelebi’nin üslubu ve Seyahatnâme hakkında bazı görüşler bildirilmiştir.

(…)

Muhteva bakımından oldukça geniş bir yelpazeye sahip olan Seyahatnâme’nin morfolojik unsurlar bağlamında da bilgi veren bir eser olduğu aşikârdır. Gezip gördüğü yerleri aktarırken buralarda yaşayan insanların dilleri hakkında da bilgi verme gayreti bulunan Evliyâ Çelebi, başından geçen olaylar sırasında konuşan kişilerin dillerini yansıtırken de aynı gayreti göstermektedir. Seyyah, konuşmalarını aktardığı kişilerin yerel söyleyişlerini ses, biçim,  kelime ve cümle boyutunda aktarmıştır. Dolayısı mahallî morfolojik unsurlar başta olmak üzere yerel biçimlerle ilgili bilgilerin olması Seyahatnâme’yi dönemin konuşma diliyle birlikte ağız ve lehçelerinin anlaşılması için önemli bir eser hâline getirmektedir.

• HİRİK, Erkan, (2018). “Seyahatnâme’de Yer Alan Mahalli Morfolojik Unsurlar Üzerine”, Yeni Türkiye Türk Dili Özel Sayısı, Cilt I, Sayı 99, s. 240-248.

Türkçe Mental Fiillerde Çok Katmanlılık

Yazının tamamı için tıklayınız.

Fiiller, dilin isimlerle birlikte en temel söz varlığı üyesi olarak görev yapmaktadır. Fiillerin dil için oldukça önemli yapılar olması onun farklı şekillerde sınıflandırılmasına neden olmuştur. Araştırmacılar çeşitli ölçütleri kullanarak fiilleri sınıflandırmıştır. Bu sınıflandırmalardan birisi mental fiilleri de içermektedir. Mental fiiller, duyu organları ile harekete geçen algının zihinsel süreci etkilemesi ve sonuçta çeşitli dönütlerin de verilmesini kapsayan, psikoloji temelli hareketleri ifade eden fiillerdir. Elbette mental fiiller de kendi içlerinde türlere sahiptir.

Türkçede fiillere mental süreç bağlamında bakıldığında bazı fiillerin farklı anlamlarının mental fiil türlerinden birkaçını işaretleyebildiği görülmektedir. Bununla birlikte bazı fiiller de tek bir anlamı ile birden fazla mental fiil türünü işaretlemektedir. Bu durum tarafımızca çok katmanlılık olarak adlandırılmaktadır.

Bu çalışmada çok katmanlılık iki ayrı başlık altında ele alınmıştır. Böylece bir fiilin farklı anlamlarının işaretlediği mental fiil türleri ve tek bir anlamının işaretlediği birden fazla mental fiil türleri gösterilmiştir.

HİRİK, Erkan; ÇOLAK Tuğba (2017). “Türkçe Mental Fiillerde Çok Katmanlılık”, IV. Uluslararası Türk Dünyası Araştırmaları Sempozyumu Bildirileri, 26-28 Nisan 2017, Niğde, Türkiye.

Levent Doğan, Uygur Türkçesi Grameri

Yazının tamamı için tıklayınız.

(…)

Çalışmanın son bölümü ise Uygur Türkçesi konusunda örnek metin sağlama konusunda önemli bir yer tutmaktadır. Öncelikle Arap harfli Uygur Türkçesi metinleri verilmiş, daha sonra bu metinler transkripsiyonlu olarak gösterilmiştir. Son olarak da bu metinler Türkiye Türkçesine aktarılmıştır. Örnek olarak verilen bu metinler hikâye, roman, şiir, fıkra ve Uygur Atasözlerinden oluşmaktadır. Bu bölüm Uygur Türkçesi konusunda okuma ve aktarma çalışması yapmak isteyen öğrenci/araştırmacılara büyük katkı sağlamaktadır.

Metinlerin yer aldığı bölümden sonra gelen Kaynakça kısmında yazar bu çalışmanın oluşturulmasında faydalandığı kaynakları sıralamıştır.

Tüm bunlardan sonra eserin titizlikle hazırlandığını söylemek, Uygur Türkçesini temel olarak öğrenmek isteyen öğrencilere büyük katkılar sağlayacağını belirtmek gerekmektedir. Ders kitabı mahiyetindeki bu çalışma, Türkoloji’ye hizmet eden bütün lisans/yüksek lisans seviyesindeki bölümlerde Yeni Uygur Türkçesinin öğretilmesinde ders aracı olarak kullanılabilir.

• HİRİK, Erkan (2017). “Levent Doğan, Uygur Türkçesi Grameri”, Tanıtma, Uygur Araştırmaları Dergisi, Sayı 2017/9, s. 164-166.

Latin Harfli İlk Gazetelerde Görülen İmlâ Sorunları: İkdâm Gazetesi Örneği

Yazının tamamı için tıklayınız.

Kültürler birbirleri ile etkileşerek gelişirler. Türkler tarih boyunca birçok devlet kurmuş, birçok bölgeye göçmüş ve oralara kendi kültürünü de götürmüştür. Bu durum Türklerin gittiği yerlerde başka kültürlerle de karşılaşarak etkileşim içerisine girmesine neden olmuştur. Hüküm sürdüğü ya da göçtüğü bölgelerde kendi kültür miraslarını bırakan Türkler, gittikleri yerde yer alan kültürlerden de bir takım kültür unsurlarını bünyesine katmıştır. Bunun en temel göstergelerini Türklerin alfabelerinde görmek mümkündür.

Türkler tarihte kendi milli alfabesini yarattığı gibi başka milletlerin alfabelerini de kullanmıştır. Yayıldığı alanlarda, komşu olduğu kültürlerde kullanılan alfabeler olağan etkileşim neticesinde Türkler tarafından da kabul edilmiş ve kullanılmıştır. Köktürk, Uygur, Arap, Kiril, Grek, Latin vd. birçok alfabeyi yüzyıllar boyunca farklı zamanlarda farklı coğrafyalarda kullanan Türkler bu alfabelerle çok önemli eserler vücuda getirmiştir. Dünyada bugün için tespit edilen 7097 dil[1] olmasına karşın bunların çok küçük bir bölümünün kendine has yazı dili ve alfabesi bulunmaktadır. Bu durum her dilin yazı düzeyine ulaşamadığını göstermektedir. Bu bağlamda düşünüldüğünde yazı dilinde Türkçenin ne kadar gelişmiş bir seviyede olduğu görülmektedir.

(…)

Her değişim sancılı bir süreç sonrasında tamamlanmaktadır. 1 Kasım 1928’de kabul edilen Latin harfleri ile birlikte bu süreç Türk basınında da kendisini göstermiştir. Yayınlanan iki harfin kullanıldığı dönem gazetelerinde yukarıda gösterilen sınıflandırmadakilere benzer hatalar görülebilmektedir. Bu uzun süre kullanılan Arap harflerinden Latin harflerine geçişte yaşanması oldukça olağan bir durumdur. Taradığımız 1928 tarihli İkdam Gazetesi’nden bir iki yıl sonra çıkan Latin harfli gazetelerde hatalar oldukça aza inmiştir. Hatta 1930’lu yıllarda bu hatalar yok denecek kadar azdır.

Yeni bir alfabeden standart dil yaratabilmek ve bunu kısa sürede yapabilmek o dilin konuşurları ve yazarları tarafından başarılması kolay olmayan bir meseledir. Fakat Türk dili konuşur ve yazarları XX. yüzyılın başlarında bunu başarmış ve kısa sürede oldukça kâmil bir yazı dili oluşturmuştur.


[1] Dünya dilleriyle ilgili detaylı bilgiler için bk. https://www.ethnologue.com/world (Erişim tarihi 19.03.2016)

• HİRİK, Erkan (2016). “Latin Harfli İlk Gazetelerde Görülen İmlâ Sorunları: İkdâm Gazetesi Örneği”, Türklük Biliminde Bir Ömür Prof. Dr. Tofiq Hacıyev Kitabı, s. 303. Akçağ Yayınları.

-(X)k Ekinin Kılınış, Kiplik ve Çatı Kategorisindeki İşlevleri

Yazının tamamı için tıklayınız.

Türkçe ekler üzerine yapılan çalışmalarda işlevsel bakış açısının yeterince yaygınlaşmadığı görülmektedir. Bu nedenle eklerin çeşitli kullanımlarda hangi ölçütlere göre işlevler kazandığı, kök/gövdeye bağlandığı üzerinde yeterince tartışılan konulardan değildir. Ekler kök/gövdeye bağlanırken dil içi bir takım ölçütler belirmektedir. Özellikle fiilden isim yapan eklerde bu ölçütlerden birisi kılınıştır. Türkçe fiillerin kılınış türleri kendisine bağlanabilecek eklerin sınırını da çizmektedir. Bununla birlikte bu ekler kök veya gövdeye bağlandıktan sonra da kiplik ve çatı kategorisi başta olmak üzere bir takım anlamsal özellikler ortaya çıkmaktadır. Bu çalışmada Türkçenin en eski dönemlerinden bu yana aktif olarak kullanılan fiilden isim türetme işlevine sahip -(X)k eki ve bunun fiillere eklenirken hangi ölçüt(ler)e göre eklendiği konusu değerlendirilecektir. Bununla birlikte eklenmeyle ortaya çıkan bazı anlamsal değişimler incelenmiştir.

(…)

-(X)k eki ölçünlü Türkçede genellikle -mXş ekiyle paralel bir kullanım sahasına sahip gibi görünmektedir. Ancak kipsel değeri bakımından -mXş ekinden bazı durumlarda ayrılıklar gösterebilmektedir. Bazı kullanımlarında delile dayalılık bağlamında -mXş ekinden ayrılmaktadır. -mXş eki doğrudan delile dayalılık kipliği ve dolaylı delile dayalılık kipliği kategorisinde değerlendirilebilirken -(X)k yalnızca doğrudan delile dayalılık kiplikleri kategorisinde değerlendirilebilir.

-(X)k aynı zamanda çatı bakımından da işlev görmektedir. Ek semantik olarak edilgenlik bildirmektedir. Biçim olarak herhangi bir edilgenlik olmamasına rağmen -(X)k eki alan kelimelerin (ezilmiş~ezik, bozulmuş~bozuk, kırılmış~kırık vb.) semantik olarak edilgenlik bildirdikleri görülmektedir.

Türkçede eklerin fiil ya da isim cinsinden kök veya gövdelere eklenebilmeleri birçok nedene bağlıdır. Bununla birlikte eklenmeden sonra da bazı işlevler ortaya çıkmaktadır. Dolayısı ile Türkçede biçimbirimlerin tamamı çok yönlü bir bakış açısıyla işlevsel olarak değerlendirilmelidir.

• HİRİK, Erkan (2016). -(X)k Ekinin Kılınış, Kiplik ve Çatı Kategorisindeki İşlevleri, Türkbilig Türkoloji Araştırmaları Dergisi, Sayı 32, ss. 57-73.

Türkiye Türkçesi Atasözlerinde Renkler ve Duygu Değerleri

Yazının tamamı için tıklayınız.

Türk kültüründe renkler en eski dönemlerden itibaren önemli kavramlar olmuştur. Gerek inanışlarda gerek sosyal hayatta gerekse şahıs ve yer adlarında oldukça sık kullanılan renkler, çeşitli inanışların ya da doğrudan kültürün etkisiyle gerçek anlam değerlerinin dışında yeni anlam alanları kazanmışlardır. Bu bağlamda renk adları da bazı duygu değerlerinin dildeki temsilcisi olmuştur. Renk adlarının kazandığı bu duygu değerleri kültürün aktarımında da önemli rol oynamıştır.

Atasözleri Türk toplumunun geçmişten bugüne yaşadığı tecrübeleri ve bu tecrübeleriyle birlikte öğütlerini yansıtan dil öğeleridir. Bu çalışmada Türkiye Türkçesindeki atasözleri taranmış ve renk adlarının geçtiği sözler tespit edilmiştir. Bu sözler duygu değeri bağlamında ele alınarak Türk düşünce dünyasında renklerin yansıması tespit edilmeye çalışılmıştır. Bununla birlikte renk adlarının birbirleriyle olan ilişkisi de değerlendirilmiştir. Böylece atasözleri özelinde renklerden hareketle kültürdeki renk dünyası anlaşılmaya çalışılmıştır.

(…)

Türk kültürünün geçmişten günümüze yansımalarını gösteren en iyi dil ürünlerinden birisi olan atasözlerinde renk adları oldukça sık şekilde kullanılmaktadır. Atasözlerinde kullanılan bu renk adları kimi zaman kendi anlamlarında kimi zaman mecazî anlamlarda kullanılmıştır. Renk adları hangi anlamda kullanılırsa kullanılsın çoğunlukla içerisinde bir duygu değeri taşımaktadır.

İncelenen atasözlerinde geçen renk adları genel olarak değerlendirildiğinde duygu değeri bağlamında şu şekilde bir tablo ortaya çıkmaktadır:

OlumluOlumsuzOlumlu/OlumsuzYansız
Ak (Ağ)Ala/AlacaBozGümüşî
AlAltın SarısıGökKırmızı
BeyazFıstıkî yeşilKaracaKızıl
DoruGökçeKulaMavi
ElaKara 
EsmerMordilak
KırSiyah
Mor 
Sarı
Yağız
Yeşil

• HİRİK, Erkan (2016). “Türkiye Türkçesi Atasözlerinde Renkler ve Duygu Değerleri”, III. Uluslararası Türk Dünyası Araştırmaları Sempozyumu”, 25-27 Mayıs 2016, Bakü, Azerbaycan.

Ağızlarda Kelime Eşdeğerliği: Nevşehir Ağzı Örneği

Yazının tamamı için tıklayınız.

Bir dil birliği içerisinde bulunan ek, kelime, kelime grubu, sözdizimi ya da cümle üstü birim biçimindeki yapılar, başka bir dil birliği içerisinde ifade edilmek istendiğinde bir takım aktarma sorunlarıyla karşılaşılır.  

Bu aktarma sorunları sadece ölçünlü dil veya lehçeler arasında değil Türkçenin farklı ağızlarında da görülür. Kelime boyutunda ele alındığında ağızlarda yer alan bazı kelimelerin ölçünlü Türkçede yer almaması, başka anlama sahip olması, ağızdaki anlamının yanında farklı anlamlarının da bulunması temel kelime eşdeğerliği sorununu ortaya çıkarmaktadır.

Bu çalışmada, Nevşehir ağzında kullanılan fiiller ile ölçünlü Türkçedeki fiiller eşdeğerlik ve yalancı eşdeğerlik bakımından karşılaştırılmış bir takım değerlendirmelerde bulunulmuştur.

(…)

Ağızlarda yer alan kelime, kelime grubu, cümle ya da morfemlerin incelenen ağızlara hâkim olmayan kişiler tarafından da anlaşılır hale gelebilmesi için bu ağza ait dil malzemelere standart dile aktarılmaktadır. Yani ağızlarda yer alan malzemenin standart dil ile ifade edilmesi ihtiyacı ortaya çıkmaktadır. Bu ve benzeri durumlarda ağızlarda yer alan malzemenin standart dile aktarılması gerekmektedir. Bu aktarımlar esnasında eşdeğerlik bağlamında kimi sorunlarla karşılaşılabilmektedir. Özellikle çalışma yaptığı ağzın iç dünyasına hâkim olmayan araştırmacılar yaptıkları aktarmalarda hataya düşebilmektedir. Bu durumda ağızlardaki dil malzemesinin standart dildeki karşılıklarını tam olarak tespit edebilmek gerekir. Bu da ancak yapılacak olan ağızlardaki eşdeğerlik çalışmalarıyla tam olarak sağlanabilir.

Nevşehir ağzında yer alan fiiller incelendiğinde bazı fiillerin tam anlamıyla standart Türkçede de yer aldığı (11), bazı fiillerin ağızlarda yer almasına karşın standart dilde yer almadığı (1≡∅), bazı fiillerinde tam ve yarım yalancı eşdeğer yapılarda oldukları tespit edilmiştir.

HİRİK, Erkan (2016). “Ağızlarda Kelime Eşdeğerliği: Nevşehir Ağzı Örneği”, II. Uluslararası Nevşehir Tarih ve Kültür Sempozyumu, 2-4 Mayıs 2016, Nevşehir.

Seyahatnâme Penceresinden Kosova ve Civarı

Yazının tamamı için tıklayınız.

Yalnız çağının değil tüm dönemlerin en önemli şahsiyetleri içerisinde yer alan Evliyâ Çelebi, Türk dünyasının olduğu gibi tüm dünyanın araştırmalarına konu ettiği seyyahların başında gelmektedir. Evliya Çelebi’ye atfedilen bu önem Seyahatnâme’nin tarihi bir vesika olmasıyla birlikte kendisinin çok yönlü kişiliğe sahip olmasından kaynaklanmaktadır. Osmanlı sahasının hemen hemen her bölgesiyle ilgili bilgilerin bulunduğu Seyahatnâme’de Kosova ve civarından da oldukça bahsedilmektedir. Kosova’nın gerek coğrafî konum gerekse Osmanlı yönetimi için önemli oluşu seyahatnameye konu ediliş miktarıyla da paralellik arz etmektedir. On ciltten meydana gelen Seyahatnâme’nin dokuzuncu ve onuncu cildi hariç her cildinde Kosova ve civarı ile ilgili bilgilere rastlamak mümkündür. Bu çalışmada Evliyâ Çelebi’nin Kosova ve civarıyla ilgili verdiği bilgiler çok yönlü bir bakış açısıyla ele alınmıştır.

HİRİK,Erkan (2015).“Seyahatnâme Penceresinden Kosova ve Civarı”, I. Uluslararası Türk Dünyası Kültür Başkentleri Bilgi Şöleni, Türkiye-Kosova-Makedonya-Özbekistan, 05-07 Kasım 2015, Nevşehir.

Dolaysız Söz Aktarımı Açısından Evliyâ Çelebi Seyahatnâmesi’nde Bektaşî Şahsiyetlerin Söylemleri

Yazının tamamını indirmek için tıklayınız.

XVII. yüzyılda elli yılı aşkın süreyle Osmanlı topraklarını gezerek gördüklerini Seyahatnâme adlı eserinde yazan Evliyâ Çelebi, yalnızca gezdiği yerlerin coğrafi özelliklerini aktarmakla kalmamış bununla birlikte o bölgelerin tarihinden insanlarına, bitkilerine, yiyeceklerine, giyeceklerine, örf ve adetlerine, mahallî ağızlarına kadar birçok konuda bilgi vermiştir. Evliyâ Çelebi’nin bu tutumu eserin muhteva olarak oldukça önemli bir konuma gelmesini sağlamıştır. 

Evliyâ Çelebi, Seyahatnâme’nin birçok yerinde Hacı Bektaş Veli’den, Bektaşîlikten, Bektaşî tekkelerinden ve Bektaşî şeyhleri ile dervişlerinden doğrudan ve dolaylı olarak bahsetmektedir. Evliyâ Çelebi anlatılarında Hacı Bektaş Veli, Sarı Saltık Sultan, Osman Baba, Akyazılı Sultan, Koyun Baba gibi Bektaşîlik açısından önemli şahsiyetlerin menkıbelerini de anlatmaktadır. Bu menkıbelerde bu şahsiyetlerin kendi cümlelerini de doğrudan yazan Evliyâ Çelebi, okuyucunun zihninde dönemi ve şahsiyetleri canlı kılabilmektedir. Bu çalışmada Seyahatnâme’de başta şeyh ve dervişler olmak üzere Bektaşîlik ile ilgisi olan kişilerin söylediği ve Evliyâ Çelebi tarafından doğrudan ifade edilen bölümler dolaysız söz aktarımı açısından ele alınmıştır. Hem söz dizimi açısından hem de Bektaşîlik tarihinin başka bir tarihî kaynak olan Seyahatnâme aracılığıyla somutlaştırılmış ifadesi açısından çeşitli veriler sağlayacak olan bu çalışma ile Evliyâ Çelebi’nin Bektaşîliğe bakışı incelenmiştir. Aktarıcının konuşan kişinin özgün söz dizimi ve kelime yapısını samimiyetle muhafaza eden dolaysız söz aktarımlarıyla Bektaşî şahsiyetlerin sözleri incelenmiştir.

HİRİK,Erkan (2015).“Dolaysız Söz Aktarımı Açısından Evliyâ Çelebi Seyahatnâmesi’nde Bektaşî Şahsiyetlerin Söylemleri”, II. Uluslararası Hacı Bektaş Veli Hoşgörü ve Barış Sempozyumu, 08-10 Ekim 2015, Nevşehir.

Dilbilimci Olarak Evliyâ Çelebi

Yazının tamamını indirmek için tıklayınız.

Bu çalışma Omeljan Pritsak’ın altmışıncı doğum günü nedeniyle çıkarılan makaleler arasında yer almaktadır. Bu makaleler Pritsak’ın meslektaşları ve öğrencileri tarafından yazılmıştır. Çevirisi yapılan bu çalışma ise Tibor Halasi-Kun tarafından yazılmış ve bu kitapta yayınlanmıştır. Halasi-Kun bu çalışmasında Türk tarihi, Türk dili, Osmanlı coğrafyası gibi birçok konuda önemli eserlerden olan Evliyâ Çelebi Seyahatnâmesi üzerine dikkatleri çekmek istemektedir.

Halasi-Kun bu çalışmada Evliyâ Çelebi’nin yazmalarından hareketle ona bir dilbilimci gibi bakmaktadır. Türkçenin ünlü ve ünsüzler ile ilgili özelliklerini belirlemek için Latin harfli metinlere araştırmacılar tarafından önem verildiğini belirten Halasi-Kun, Osmanlı defterlerinin ve Arap harfli bazı metinlerin ise bu anlamda göz ardı edildiğini belirtmektedir. Türkçenin sesleri ile ilgili özellikleri belirlemede defterlerin ve çeşitli Osmanlıca metinlerin önemli olduğunu düşünen Halasi-Kun, Evliyâ Çelebi’nin bu açıdan incelenmesi gerektiğini belirtmektedir. Kendisi Seyahatnâme’nin Topkapı Sarayı’nda bulunan yazmalarından hareketle altıncı ciltteki Evliyâ Çelebi’nin yazdığı Macarca kelimeleri incelemektedir. Macarca kelimelerde bazı seslerin Türkçeye aşina kulaklar tarafından duyulamayacağını ve yazılamayacağını belirten Halasi-Kun, Evliyâ Çelebi’nin adeta bir dilbilimci gibi Macarca kelimeleri seslerin aslına uygun bir biçimde yazdığını belirtmektedir. Yetmiş sekiz adet Macarca kelimenin sesletim karşılıklarını ve onların İngilizcelerini veren Halasi-Kun, Evliyâ Çelebi Seyahatnâmesi’nin detaylı bir şekilde incelenip yayınlarının hazırlanması gerektiğini belirtmektedir. Yazara göre Evliyâ Çelebi Seyahatnamesi dönemin Türkçe ünlü ve ünsüzleri hakkında önemli bilgiler vermektedir.

HALASİ-KUN, Tibor; (Çeviren: HİRİK, Erkan), Dilbilimci Olarak Evliyâ Çelebi, Turkish Studies – International Periodical for the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic Volume 10/8 Spring 2015, p. 1355-1364.